Prof. Dr. Emre Alkin, ekonomi yönetiminin serbest piyasadan nakit döviz alımını durduracak şekilde adımlar atamadığına dikkat çekerek, KKM benzeri yeni bir hamle yapabileceğini belirtti. Alkin, sürecin ‘süper bono’ hamlesiyle yönetilebileceğini kaydetti.
Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, ekonomi yönetiminin seçimlere kadar ‘durumu idare etme’ hamlelerinin, serbest piyasadan nakit döviz alımını durduracak şekilde yönetilemediğini belirterek, Kur Korumalı Mevduat’a (KKM) benzer yeni bir uygulama gelebileceğini ifade etti. Alkin, sürecin ‘süper bono’ adımıyla idare edilebileceğini belirtti.
Alkin, “Dur bakalım ne olacak derken hikayenin sonu süper bono olacak…” başlıklı yazısında şu görüşlere yer verdi:
“Fitch’in not artırımı konusunda fazladan bir analize gerek yok. Anlamsız şekilde hızla düşürülen not yine çok anlaşılmayan bir şekilde yükseltildi. Bu kurumlarla ilgili görüşüm hep aynı: Siyasi ve diplomatik meselelere göre karar veriyorlar. Biz işimize bakalım.
En baştan söyleyeyim: Sürüklenen kur politikasıyla enflasyonu düşürme deneyi 2001’de fiyaskoyla bitti. Bu denemenin başarı şansı çok az.
Geçen haftaya dönelim: Merkez Bankasının ek sıkılaştırma kararından sonra hem mevduat hem de kredi faizlerinde volatilite gerçekleşti diyebilirim. Kredi faizleri bir anda % 55-60 seviyesine yükseldi. Çünkü Merkez Bankası’nın belirlediği büyüme oranı üzerindeki kredi miktarı için doğrudan doğruya aynı miktar karşılık ayrılması, maliyetleri bir anda artırıverdi. Elbette bu maliyet kredi talep edenlere fatura edilecekti. Öyle de oldu.
Elbette bu durum mevduat-kredi faizi arasındaki makasın açılmasına yol açtı. Eğer bankalar kredi vermeye hızla devam etseler bu makas kağıt üzerinde ciddi bir karlılık getirebilirdi. Ancak, şu anki durumda fonlama maliyeti ve kompozisyonu kar etmeyi değil zarar etmemeye çalışmayı gerektiren bir durumda.
“Krediler yaşlanmaya başlayacak”
Yurt dışındaki yorumlar ise Mısır’dan sonra başka ülkelerin de döviz kurları üzerindeki kontrolü bırakacağı ve politika faizlerini yükselteceği doğrultusunda gelişiyor. Açıkçası, Şahap Kavcıoğlu zamanında piyasaların ne kadar sıkıştırıldığını gayet iyi hatırlayan finans yöneticileri, döviz kuru üzerindeki kontrolü ve politika faizlerindeki inadı bırakmadan yapılan parasal sıkılaştırmaları “eski hamam eski tas” şeklinde yorumlamaya başladı. Bankaların kredi büyümesini bu şekilde sınırlanırsa, problemli kredilerin toplam krediler içindeki payı ister istemez büyüyecek. Çünkü krediler yaşlanmaya başlayacak.
“Süper bono hamlesi”
Yerel seçimlere kadar devam etmesi beklenen bu stratejinin olumsuz etkilerini taktik hamlelerle düzeltmek mümkün değil. Serbest piyasadan nakit olarak döviz çekmek isteyenleri durduracak veya caydıracak bir hamle gelmedi. Eğer döviz kurları tutulmaya devam edilirse, Bakan Şimşek’in eleştirdiği KKM uygulamasına benzer bir uygulama gündeme gelebilir. Sanıyorum bir yıl önce yapılması uygun olan ama yapılmayan “süper bono” hamlesi gelebilir. Belki de bu yolla “Bakın politika faizlerini yükseltmeden durumu kurtardık” diyebilir, TCMB ve Hazine ve Maliye bunu yapar mı bilemem.
“KKM gibi ikinci bir kambur oluşabilir”
Diyelim ki yaptı, böyle bir kamu kağıdının vadesi 6 ay ve yıllık faizi en az % 50 civarında olmalı ki döviz talebi dursun. Eğer ilk hamlenin başarılı olması isteniyorsa % 55 ile piyasaya çıkmak en doğrusu. Böylelikle mevduat faizi bu süper bonoya rekabet ederken % 60’ların üzerine çıkmaz. İlk arzdan sonra ilginin yüksekliğine göre birkaç tane daha yapılabilir. Ancak döviz kurlarını serbest bırakmadan bu hamlenin yapılmaması gerekir. Yoksa KKM gibi ikinci bir kambur oluşur.
Sözün özü; döviz kurlarını tutarak ve faizleri kontrol ederek işlerin düzelmesini beklemek hiçbir zaman doğru bir yaklaşım olmadı. Serbest piyasaya geçmeyi ertelediğimiz her an faturayı daha da büyütüyor.”
Kaynak: Ekonomim