Uzmanlar, ABD’de enflasyon ve jeopolitik endişelerin artmasıyla resesyon olasılığının yüzde 20’den yüzde 40’a yükseldiği konusunda uyarıyor.
Son iki yılı boğa piyasasında geçiren borsalar için resesyon olasılığının yükselmesi büyük bir tehlike olarak görülüyor.
Enflasyon ve jeopolitik endişeler
Insider’dan Christine Ji’nin haberine göre, Martin Currie’de portföy yöneticisi Zehrid Osmani, enflasyon ve jeopolitik endişelerin artmasıyla resesyon olasılığının yüzde 20’den yüzde 40’a yükseldiğini ifade ediyor.
Eylül ayındaki çarpıcı istihdam raporunun ardından, ABD ekonomisine olan piyasa güveni arttı. Goldman Sachs’ın baş ekonomisti Jan Hatzius, düşük işsizlik ve güçlü GSYİH büyümesini gerekçe göstererek resesyon olasılığını yüzde 20’den yüzde 15’e düşürdü. Ancak herkes Goldman Sachs ve piyasa konsensüsüyle aynı fikirde değil.
Martin Currie’nin portföy yöneticisi olan Zehrid Osmani, resesyon olasılığının aslında yükseldiğini ifade ediyor. Currie, ekonomik bir gerileme olasılığının artık yüzde 20-25 seviyesinden yüzde 35-40’a çıktığını ifade ediyor.
Resesyon, Osmani’nin temel senaryosu olmasa da, en büyük endişeleri kalıcı enflasyon ve artan jeopolitik gerginlikler olarak görüyor ve “Öncelikle, enflasyon henüz tam olarak soğumadı ve bu da Fed’in faiz indirimlerinin takvimini sekteye uğratabilir” diyor.
Gerçekten de, son TÜFE raporu enflasyon savaşının kesin olarak kazanılmadığını, fiyatların Eylül ayına kadar geçen 12 ayda ekonomistlerin tahmin ettiği yüzde 2,3’ün biraz üzerinde, yüzde 2,4 oranında arttığını gösteriyor.
Ücret enflasyonu
Osmani özellikle belirli bir alana dikkat ediyor: ‘Ücret enflasyonu’. Osmani, “Enflasyonun büyük çoğunluğu orta vadede ücret enflasyonundan kaynaklanıyor ve ücret enflasyonuna bakarsanız, bir miktar yüksek kalmaya devam ediyor” şeklinde konuşuyor.
Enflasyonun sadece ABD ile sınırlı olmadığını ve küresel ekonomi için de sonuçları olan bir sorun olduğunu ifade eden Osmani, “Avrupa ve ABD’de yüzde 4 ila yüzde 5 arasında bir enflasyon görüyorsunuz, İngiltere’de ise yüzde 6’ya yakın” diyor.
Osmani, “Jeopolitik çatışma da yüksek enflasyona katkıda bulunuyor. Rusya-Ukrayna savaşı, küresel tedarik zincirlerini karmaşıklaştırdı ve gıda ve enerji fiyatlarını etkiledi. İsrail-Hamas arasındaki gerginliğin tırmanması, deniz taşımacılığı maliyetlerinin artmasına yol açtı” şeklinde konuşuyor.
Teknoloji odaklı gerilim
“Teknoloji, özellikle yapay zeka da jeopolitik gerginlikleri körüklüyor” diyen Osmani, yapay zekanın kurumsal rekabette giderek daha kritik hale geleceğine ve bunun da artan teknolojik çatışmaya yol açacağına inanıyor ve yapay zekanın gelecek on yılda trilyon dolarlık bir endüstri haline gelmesiyle birlikte riskler yükseleceğine inandığını ekliyor.
ABD-Çin gerginliği, dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi Taiwan Semiconductor Manufacturing Company‘ye ev sahipliği yapan Tayvan nedeniyle tırmanıyor. Tayvan, dünyanın son teknoloji yarı iletken ihtiyacının yüzde 90’ından fazlasını üretiyor ve bu da onu yapay zeka yarışında önde kalmak isteyen herhangi bir ülke veya şirket için önemli bir ilgi alanı haline getiriyor.
Osmani’ye göre, bu ortamda, bu jeopolitik gerginliklerin neden olduğu artan belirsizliğin, piyasalara şok dalgaları göndermeye devam edeceğini ve yakın gelecekte piyasanın oynak kalacağını öngörüyor.
Üretim göstergeleri soğuk
Son olarak, özellikle üretim göstergeleri olmak üzere öncü göstergelerin yetersiz olduğunu söyleyen Osmani, “ABD’deki üretim istikrarlı bir düşüşte. Sektör Eylül ayında üst üste altıncı ayda daraldı ve ISM imalat endeksi 47,2’lik bir değere ulaştı. 50’nin altındaki bir değer imalat faaliyetlerinde gerileme olduğunu gösteriyor” diyor ve İmalat ISM’sinin neredeyse son iki yıldır 50’de veya altında seyretmesiyle durgunluk riskinin arttığını belirtiyor.
Nereye yatırım yapılmalı
Osmani’ye göre yatırımcıların resesyon olasılığı karşısında paniğe kapılmaması gerekiyor. Osmani, “Durgunluk yaşanırsa bunun sığ ve kısa ömürlü olacağını düşünüyoruz. Özel sektörün, hem şirketlerin hem de hanelerin bilançolarına bakarsanız, çok sağlam seyrediyor” diye ekliyor.
Osmani’ye göre, ekonomik belirsizlik dönemiyle başa çıkmak için en iyi donanıma sahip şirketler, dayanıklı kazanç büyümesi, sağlam bilançolar ve enerji geçişi, yaşlanan nüfus ve yapay zeka alanlarında uzun vadeli yapısal büyüme temalarına odaklanan şirketler oluyor.
Osmani, bu alanlarda belirgin değişimler yaşandığını belirtiyor ve şunları söylüyor: “Dünya nüfusunun yüzde 16’sından fazlasının 2050 yılına kadar 65 yaş üzerine ulaşmasıyla yaşlanan nüfus daha sağlam sağlık altyapısına olan talebi artıracaktır. Yapay zeka devrimine güç veren yarı iletkenler, teknoloji ilerledikçe kritik olmaya devam edecektir. Sektörün şu ana kadar artan yapay zeka talebini başarıyla paraya dönüştürdüğü görülüyor.”
Osmani, piyasanın alternatif enerji ve elektrikli araçlar gibi enerji dönüşümünü yönlendiren bazı bölümlerinde de potansiyel görüyor.