Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
Bahçeli, 55 yıllık siyasi tecrübesi olduğunu vurgulayarak, kendilerini eleştirenlerin her zaman olacağını bu nedenle kendi işlerine, önlerine bakmaları gerektiğini ifade etti.
Haklı ve tarihi mücadelelerinden hiç taviz vermeyeceklerini aktaran Bahçeli, zulüm karşısında mazlumların yanında olduklarını kaydetti. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde Taksim Meydanı’nda yaşanan arbedeye değinen Bahçeli, “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü intikam gününe tahvil etmek için çırpınan şehir eşkıyasının meselesi ne emek ne de dayanışmadır. Tıpkı ağababaları Marx gibi, hayatlarında tek bir fabrikaya girmemiş, tek bir emekçinin elinden tutmamış bu güruhun aklı rehinli, iradesi ipotekli, vicdanı da tutsaktır. 1 Mayıs’ta yalnızca görevini yapan ve sağduyulu tavrı sebebiyle övgü alan Türk polisine düşmanca saldıranlar, nefretle muamele edenler, biliniz ki haçlı kalıntısı ve düşman bakiyesidir. Emek gücü, bir kimsenin çalışma ve mal üretme kudretidir. Hayatları miskinlik, tembellik, hainlik ve tufeyli utanmazlıkla geçen küçük bir azınlığın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde sahneye çıkıp Taksim’e yürüme ve burada gösteri yapma gayesi her şeyden evvel maksatlıdır, maşalıktır, madrabazlıktır” sözlerini kullandı.
‘TAKSİM ISRARI NİYEDİR’
Emek ve Dayanışma Günü’nü ülkenin her yerinde kutlamanın mümkün olduğuna değinen Bahçeli, “Peki bu Taksim ısrarı niyedir? Buradaki amaç nedir? Emek ve dayanışmayla Taksim’in ne alakası vardır? 1 Mayıs 1977’deki acıklı ve vahim hadiselerin tekrarı mı planlanmaktadır? Taksim inadının altında yatan hesap nedir? Emek kutsaldır, emekçilerimiz saygındır, hepsi de başımızın üstündedir. Ne var ki emekle, emekçiyle, üretimle, alın teriyle, helal kazançla hiçbir bağ ve bağlantısı olmayan üç beş haydudun 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü terörize etme çabası, en başta emek ve emekçi düşmanlığına hizmettir. CHP’nin, DEM’in ve marjinal partilerin bu düşmanlığa çanak tutmaları kimin kiminle yol yürüdüğünün tevsik (belgeleme) ve teyit edilmiş özetidir” diye konuştu.
‘FİTNE ÇIKARANLARIN HESABI BOZULMUŞTUR’
Devlet Bahçeli, İsrail ile ticaret ve Gazze’de yaşanan insani duruma ilişkin yürütülen ulusal ve uluslararası politikalara ilişkin değerlendirme yaparak, “Türkiye’nin, Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olma kararı çok önemli bir adımdır. Geçen hafta İsrail’e yönelik ticaretin durdurulması da ülkemizin insani ve vicdani çerçevede ne alırım, ne kaybederim çetelesi tutmadan yaptığı muazzam bir siyasi hamledir. Böylelikle Türkiye’nin İsrail’le ticaretini diline dolayıp fitne çıkaranların hesabı bozulmuştur. 4-5 Mayıs 2024 tarihlerinde Gambiya’nın başkentinde yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 15’inci Zirvesi’nde ülkemizin görüşleri açık yüreklilikle seslendirilmiştir. Bu kapsamda, Dışişleri Bakanımızın İslam ülkelerine direkt söylediği ‘İsrail’i durdurmalıyız, ya barışla ya da zorla’ sözleri kararlı ve korkusuz bir mesajdır” diye konuştu.
‘ÜSTESİNDEN GELEMEYECEĞİMİZ HİÇBİR ZALİM YOKTUR’
ABD yönetiminin güvenilmez politikalarının Filistin’de cinayet ve katliamları teşvik ettiğine işaret eden Bahçeli, “Bazen yüksekte zannettiklerimizin, aslında eğilemeyeceğimiz kadar alçakta olduğunu görmek hayatın tuhaf bir cilvesidir. Gazze, dünya için turnusol kağıdıdır ve bu süreç kimin medeni, kimin insani, kimin merhametli, kimin adil, kimin adalet ve hukuk yanlısı olduğunu gözler önüne sermiştir. Bugüne kadar hiçbir güç zulümle abat olmamış, olamamıştır. Türk milleti onun bunun ne diyeceğine aldırış etmeden, zalimlere ve zulüm tufanına sonuna kadar karşıdır. Çünkü Türk milleti tarih, kültür ve medeniyet açısından dünya çapında eşsiz ve rakipsizdir. Her gün bir fincan kahve fiyatının yarısıyla geçinmeye çalışan 1 milyar insandan mütevellit mazlumların sesi, nefesi, hatta demir yumruğu olmak için “Lider ülke Türkiye’ diyoruz. Adaletli yaşama, eşit ve hakça paylaşıma, çağa mühür vurmuş bir millet iradesine, tarihi yapan bir devlet haşmetine ulaşmak için ‘Türkiye Yüzyılı’ diyoruz. Dünyada mıymıntı bir gezgin gibi değil, bir fatih gibi duruş ve devinim göstermek için Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamından yanayız. Allah’ın izniyle çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zalim de yoktur” sözlerini kullandı.
Ardından, iç siyasete yönelik mesajlar veren Bahçeli, bahar aylarıyla beraber siyasette de bahar mevsiminin doğuşundan memnuniyet duyacağını hiçbir komplekse veya kuşkuya kapılmadan ifade etmek istediğini belirtti.
Bahçeli, kapılarına değil de kalplerine vuranı buyur edeceklerine dikkat çekerek, “Siyasette köprü kurmak yerine duvar inşa edersek yanlışa düşeceğimizi herkesin idrak etmesinde yarar vardır. Sıkılı yumrukların açılması, çatık kaşların normalleşmesi, sertlik yerine yumuşamanın hakim olması, bunun da sürdürülebilirliği halisane dileğimizdir. Ne güzel bir sözdür; ‘Karıncayı bile incitmem deme. Bile’den incinir karınca; söz söylemek irfan ister, anlamak insan.’ İnsanı içtenlikle ve ilgiyle dinlemek yine insana en büyük ikramdır. Dinlenecek sözün doğru olması, milli ve manevi değerlerimize uygun düşmesi en makul ve mantıklı yoldur. Siyaset kavga arenası değil, konuşma ve düğümleri çözme sahasıdır. Sözün ateşiyle münakaşa ve muharebe etmek yerine; akıl ve ahlaki mutabakat ve müzakereyle Türkiye’mizin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir. ‘Türk ve Türkiye Yüzyılı’na müzahir tavır ve tutum geliştirmek her siyasi parti ve siyasetçi için milli sorumluluktur. Demlenmek yerine kantı, yani şekerli suyu tercih etmek, bundan da yudum yudum içmek akla en yatkın seçenektir. Sayın Cumhurbaşkanımızla CHP Genel Başkanının görüşmesinin esasını es geçip boş koltukla meşgul olanların boşa ve boşluğa düşmeleri pek tabii kendi bilecekleri bir şeydir. Biz boşlukla ve boş yapanlarla değil, ülkesi ve milleti için dolu heves ve heyecanları olanların ne söylediğine, neyi hedeflediğine bakıyor, bununla ilgileniyoruz” sözlerini kullandı.
‘EGEMEN DEVLET ONURUNA SAHİP ÇIKMASI GEREKMEZ MİYDİ’
Bazı kilit mahiyetli tartışma konularıyla ilgili görüşlerini paylaşmak istediklerini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Bir davada sanıkların, tanıkların veya mağdurların lehlerine veya aleyhlerine olacak şekilde yargı yetkisi kullananlara baskı yapmak, talimat vermek suçtur. Bu suç şikayete bağlı bir suç da değildir. Bilhassa Gezi Parkı davasında hüküm alan Osman Kavala’nın yeniden yargılanması ya da serbest bırakılması hususunda kamçılanan sipariş bir süreç devamlı surette ilerletilmektedir. Bahse konu ettiğimiz şahıs, Türk Ceza Kanunu’nun 312’inci maddesinde düzenlenen, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Gazi Parkı davasında yargılanan diğer sanıklar da 18’er yıl ceza almışlardır. Bu kararı veren bağımsız ve tarafsız Türk yargısıdır. Neymiş, CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu’nu ziyaret ettiğinde, saati sorunca, ‘Sen önce Kavala’yı çıkar’ cevabını almış. Anlamadığımız şudur; Sayın Özel’in kolunda saati yok mudur? Haydi yok diyelim, beraberindeki arkadaşlarında da mı yoktur? Sayın Özel’in saati sormak yerine PKK’ya ve FETÖ’ye verilen destekleri muhataplarının yüzüne vurması gerekmez miydi? ‘Türkiye hukuk devletidir, yargımız bağımsız ve tarafsızdır’ demesi taşıdığı sorumluluğa uygun düşmez miydi? AB’li politikacıların kara propagandasına kulak verip bunları ham haliyle ülkemize taşıyacağına Türkiye’nin egemen devlet onuruna korkusuzca sahip çıkması doğru olmaz mıydı? ‘Bırakın Kavala’yı da kanun kaçağı FETÖ’cüleri ve PKK’lıları Türkiye’ye ne zaman teslim edeceksiniz’ sorusunu soramaz mıydı? Sayın Özel saati merak ederse, rahat olsun, bana sorabilir, köstekli saatimi açar, kendisiyle açık açık da paylaşırım.”
‘DAVAMIZI YARGILAMAK İÇİN KUYRUĞA GİRDİLER’
Devletin millet, ülke, egemenlik olmak üzere 3 unsuru olduğunu, bunların da dayanağının hukuk olduğunu vurgulayan Bahçeli, Sinan Ateş cinayeti iddianamesine ilişkin, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. ‘Suç eski sistemde işlendi, yeni sistemde geçersizdir’ demek, devleti ve milleti bilmeyen, bilse de hasır altı eden tetikçilerin ve kimliksizlerin harcıdır. Mahut ve malum bir cinayet davasının hazırlanan 145 sayfalık iddianame dolayısıyla, MHP ve Ülkü Ocakları’na iftira atan, kan ve çamur sıçratan alçaklar koalisyonu, ne hikmetse devlet ve millet karşıtlarına kucak açmakta, methiyeler düzmektedir. Hayatlarında tek bir defa Ülkücünün hakkını, hukukunu ve haysiyetini gözetmeyen mihrakların partimizi ve Ülkü Ocakları’nı bir cinayetle anma teşebbüsleri ayrıca değerlendirilmesi gereken şerefsizce bir saldırganlıktır. Bugüne kadar ‘Niye iddianame hazırlanmadı’ diye sordular. İddianame hazırlandı, ‘İçi boş’ dediler. Davamızı yargılamak için kuyruğa girdiler. MHP olarak beklentimiz şudur; mezkur iddianame ilgili mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreci derhal başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. CHP’sinden ‘İP’ine kadar malum partiler neyi biliyorsa acilen mahkemeye yetiştirmelidir. Abdestten şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. Çiğ süt içmeyenin karnı da ağrımaz. Bakalım hukuki süreç Ankara’da mı bitecek, yoksa Pensilvanya’ya mı dayanacak, hodri meydan, hep beraber göreceğiz” diye konuştu.