Amerikan ekonomisinin ve hisse senetlerinin dünyanın geri kalanına göre istisna olarak görülmesi günümüz yatırımcılarının sıklıkla tercih ettiği bir yöntem haline geldi. Gerçekten de ABD ekonomisi ve piyasaları son on yılda olağanüstü bir performans gösterdi.
ABD borsalarının gösterge endeksi S&P 500 son 10 yılda %590’lık bir getiri sağladı. Aynı dönemde MSCI’ın Avrupa hisseleri endeksi %150, FTSE 100 Endeksi ise sadece %120 yükselebildi. ABD piyasalarının üstün performansı hisse senetleri ile sınırlı da değildi. Tahvillerdeki yüksek faiz oranları düşük ve hatta negatif faiz oranlarının hakim olduğu diğer bölgelerdeki sermayenin çekilip ABD’ye yatırılmasına sebep oldu.
Küresel sermaye bu fırsatlardan yararlanmak için ABD’ye yönelirken doların değeri üzerinde de yukarı yönlü baskı oluştu. Birçok yatırımcı dünyanın geri kalanındakine kıyasla yapısal olarak ABD’de daha fazla yatırıma sahip olur hale geldi. JPMorgan Varlık Yönetimi EMEA Bölgesi Baş Borsa Stratejisti Karen Ward Financial Times’taki yazısında ABD varlıklarının hakimiyetinin önümüzdeki 10 yıl da devam edip etmeyeceğini tartışıyor.
Ward’a göre ABD borsalarındaki ralliyi bilanço büyümesi önemli ölçüde destekledi. Zira S&P 500’ü oluşturan şirketler, 2010’dan bu yana hisse başına yüzde 290 oranla kazançlarının arttığını gördü. Bu oran MSCI Avrupa içinse yüzde 60 seviyesindeydi.
JPMorgan baş stratejisti, İtalya’nın eski başbakanı ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) eski başkanı Mario Draghi’nin Avrupa rekabet gücüne ilişkin son raporuna da işaret etti. Draghi raporunda inovasyon ve şirketlerin büyüme ölçeği gibi Avrupa’nın karşı karşıya olduğu sorunlar vurgulanmıştı. Ancak Ward ABD hisse senetlerinin daha pahalı olmasına rağmen daha iyi olduğunu düşüncesine meydan okumak için uygun nedenler de bulunduğunu da belirtiyor:
“Birincisi, ABD şirketleri daha kârlı veya daha hızlı büyüyorsa ve piyasalar verimliyse, bu halihazırda fiyata yansıtılacaktır ve daha fazla getiri yaratmamalıdır.
İkincisi, ABD tartışmasız daha az cazip şekillerde “istisnai” olmuştur. Ülkenin kamu borcu bu üstün performans döneminde patladı ve Avrupa’dakinden çok daha fazla. Aslına bakılırsa, ABD Hazinesi 1783’te borçlanmayı ilk kez raporlamaya başladığından beri, 33 trilyon dolar borç tahakkuk ettirdi. Bunun neredeyse üçte ikisi, 21 trilyon dolar, 2010’dan bu yana tahakkuk edildi. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu borç artışı harcamaları ve kurumsal bilançoları artırdı. Ancak bu kesinlikle tekrarlanamaz.
Son olarak, teknoloji hisselerinin performansı artırmadaki rolünü kabul etmeliyiz. ABD teknoloji hisselerinin değerindeki olağanüstü artış, S&P 500’ün 2010’dan bu yana elde ettiği getirilerin yüzde 40’ını oluşturuyor. Yapay zeka ve diğer teknolojilerle ilgili heyecan, ABD’nin en büyük 10 şirketinin değerlemesini önümüzdeki yıl için beklenen bilançolarının 30 katına çıkardı. Bu, MSCI Avrupa için 14 katlık bir değerleme ile karşılaştırılır.”
Baş stratejist teknoloji hisseleri ile diğer sektörler arasındaki farkın öyle ya da böyle kapanacağını öngörüyor. Zira yapay zekanın kâr ve verimliliğe katkısı kanıtlanırsa teknolojiye dayalı olmayan şirketlerin değerlemeleri de yükselecek. Ya da yapay zekanın bu denli bir katkı sağlamayacağı ortaya çıkacak ve teknoloji şirketleri FK oranlarını kanıtlamakta zorlanacak.
Ward tarih boyunca borsaların inovasyonu desteklemekte abartılı davrandığını ancak bu teknolojileri şirketlerine uyarlayanları hafife aldığını hatırlatıyor: “Telekomünikasyon sektörünü düşünün; burada getiriler, telefon altyapılarını kullanan alışveriş ve mobilya satış platformlarıyla karşılaştırıldığında etkileyici olmamıştır.”
ABD borsalarının teknoloji hisselerine yoğunlaşmasına dikkat çeken JPMorgan baş stratejisti borsalarda rotasyonun gerçekleşmesi halinde coğrafi açıdan da hisse senetleri rotasyonunun meydana gelebileceğini söyledi. Ward’a göre sermayenin yeni yerlerde fırsatlar araması doları da zayıflatabilir.
Ward direkt olarak ABD’nin önümüzdeki on yılda düşük performans göstereceğini düşünmüyor. Ancak baş stratejist Amerikan istisnacılığı fikrinin sağlam temellere dayalı olmadığı fikrini de özellikle vurguluyor.