Cumhuriyet Halk Partisi’nden yapılan açıklamada 413 il ve ilçe belediye başkanın bugün saat 16.00’da Esenyurt’a çağrıldığı kaydedildi.
CHP milletvekillerinin de hazır bulunduğu buluşmada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu açıklamalarda bulundu. İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bir hak arama mücadelesidir”
“Sevgili dostlarım, sevgili hemşehrilerim, benim güzel komşularım, yıllardır, 30 yılı aşkındır birlikte yaşadığım sevgili Esenyurtlu hemşehrilerim, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu meydanlar böyle dolmamalı. Bugün bu meydanların dolma biçimi, bir araya gelme biçimimiz gerçekten üzüntü vericidir. Ama bir hak arama mücadelesidir. Bugün burada Esenyurt’un güzel insanları var, memleketimizin karması var. Doğusundan batısından, güneyinden, kuzeyinden, Karadeniz’den, Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu’dan yerden. Türkü, Kürdü, Alevi’si, Sünni’si burada. Esenyurt sadece 1 milyonun yaşadığı ilçe değil; aynı zamanda koca bir yürek.
“Esenyurt’u kayyuma emanet ettiler”
Ne yazık ki her gün bir başka şaibeli sürecin içerisindeyiz. Bir başka karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi de Esenyurt’un üzerine kirli bir oyun kurguluyorlar. Uzun yıllardır tanıdığım bilim insanını, bu memleketin yetiştirdiği bir profesörü, bütün Esenyurt’un katılımı ve büyük desteğiyle seçtiği Ahmet Özer başkanımızı uyduruk sebeplerle terörist ilan edip, tutuklayıp, Esenyurt’u kayyuma emanet ettiler.
Bakın az önce söyledim. 2019 yılından bu yana seçildiğimiz 31 Mart gününden bu güne hep aynı uygulamaları, hep sandıkta kaybettiklerini yargı aracıyla geri almak istemediler mi? İşte bugün de yaptıkları aynı şey. Milletin onlara vermediği yetkiye siyasi güdümlü mahkemeler aracılığıyla ulaşmak istiyorlar. Önümüzdeki seçimi bugünden kazanmak ve tahakküm altına almak için şimdiden milleti baskı altına almak istiyorlar. Ama yapamayacaksınız.
“Anlaşılmaz, akıldan ve gerçeklikten uzaktır”
Hukuk görüntüsü altında yaptıkları bu utanç verici uygulamaların altında kalacaklar. Bakın bunlar yalanı, iftirayı, uydurmayı yemek gibi yiyorlar. Bakın Ahmet Özer başkanımıza atılan iftiraları, tutuklama gerekçelerini size bir kısım anlatayım. Neymiş mantıken uzaktan yakından yanına yaklaşılmaz. Neymiş Ahmet Özer başkanımız ile terör örgütü arasında varmış gibi gösterilmek istenen ilişkinin kanıtı olarak ortaya konan inanın okursanız gülersiniz, iddialara baktım hemen elime uzandı 7 sayfalık iddiayı akşam 10 dakikada okudum. Ben hukukçularımızdan özür diliyorum, o iddianameyi yazanın derhal psikiyatriste gitmesi lazım. Anlaşılmaz, akıldan ve gerçeklikten uzaktır.
Örneğin bakın savcılık diyor ki; neymiş efendim terör örgütü ile bağını gösterir en önemli telefon görüşmesi diye tanımladığı madde var. Mehmet Kaya adlı vatandaşa annesinin cenazesinden dolayı taziyede bulunuyor. Vatandaşın acısını hafifletmek amacıyla söylenilmiş sözü bağlamından koparmak ve buradan terör örgütü bağlantısı kurmak nasıl bir akıl ürünüdür? Bunu bir insan nasıl düşünür anlayamıyorum.
Bunun için böyle bir hamleyi yapmak için insanlıktan, hukuktan, gelenek, göreneklerimizden, izandan hiç nasip almamış olmak gerekir. Bakın siz buradan iktidara sesleniyorum, burası önemli. Siz bakan yaptığınız, vekil yaptığınız, devletin önemli kademelerine getirdiğiniz arkadaşlarınız bir yakınını kaybedince onun kardeşi terör örgütü üyesiymiş diyerek taziyede bulunmuyor musunuz?
Aklını, vicdanını, başkasına kiraya vermemiş hiç kimse, bu işin bir siyasi operasyon olduğunu bilir. Biz asla dilsiz şeytan olmadık, olmayacağız. Hak kimin ise o hakkı savunmak Ekrem İmamoğlu’nun boynunun borcudur.
“Böyle hukuk olmaz”
İktidar hukukun akışını tersine çevirmiştir. İktidar ne yazık ki, herkese yaftalamaktadır. Bu kardeşiniz neredeyse 6 yıldır bunların yalanlarıyla, iftiralarıyla uğraşmıyor mu? Uydurma teftiş, müdahalelerle uğraşmıyor mu? Allah aşkına ahmak davası nedir? Böyle bir dava olur mu? Bunların işi yargı eliyle Ahmet Özer başkanımıza terörist yaftası yapıştırılıyor, tutuklanıyor, ondan sonra ‘hadi kendini akla’ deniyor. Bu ne vicdansızlık? Sergilemekte olduğunuz bu oyunun önce hukuk olduğunu kanıtlayın. Böyle hukuk olmaz.
Siz önce milletin sandıktan çıkan iradesine saygılı, demokratik meşruiyete sahip bir iktidar olduğunuzu kanıtlayın. Bakın daha da önemlisi; hep diyorum ki 86 milyon insan, 86 milyon yurttaş, 86 milyon eşit hissedar, 86 milyon benim canım insanım diyorum her yerde. Bunu niye söylüyorum? Bu iktidar önce bu millete olan sevgi ve saygısını kanıtlasın. Ama kanıtlayamaz. İlk günden bugüne bunlar oy verenler vermeyenler diye ayırdı mı? Oy verenlere iyi vermeyenlere terörist dedi mi? Bunlar kötü insanlar. Bu lafları diyenler kötü insanlar.
Biz kardeşliğin sevgisinin tüm kötülüğü bertaraf etmek için buradayız. Bir insanı sevmesi için tek şeker yeter. Biz hepimizi çok seviyoruz yaradandan ötürü demiyor muyuz? Bunlar bütün bu ahlaklı, erdemli, o güçlü mirası yok sayıyorlar. Bu anlamda biz bu toplumun özellikle ifade edeyim ki, eninde sonunda biz bu sorunu aşacağız. Hep birlikte bu kötülükten kurtulacağız.
“Kötülükle mücadeleyi büyüteceğiz”
Asla vazgeçmeyelim. Bunlar çatışma isteyecek, kutuplaşma isteyecek, kavga, kaos isteyecekler. Bunlar ülkenin huzurunu, vatandaşın refahını düşünmeyecekler. Bunlar tek bir güne bile huzurla, güler yüzle günaydın bile kalkınmasını istemeyecekler. Ama biz buna teslim olmayacağız. Ben sizinle uğraşacağım buradan söylüyorum. Bu kadar net.
Bu kötülükle mücadeleyi büyüteceğiz. Cumhuriyete ve demokrasinin çürütülmesine asla seyirci kalmayacağız. Atamızın, milletimizin ize emaneti olan bu Cumhuriyeti yüzyıllar yaşatacağız. Asla bu Cumhuriyeti geldiği yere, o oligarşik, monarşik anlayışa, otoriter anlayışa asla teslim etmeyeceğiz. Cumhuriyetimizi ve ülkemizi yoran bu zigzaglarla zorlu dönemi bitirip dün ne başardıysak yarın da birlikte başaracağız. Bunları hep birlikte evine göndereceğiz.
Bizi ne yasaklar ne mahkemeler ne tehditler ne de kumpaslar durduramaz. Milletin sözünün başladığı yerde muktedir olduğunu düşünenlerin zulmü biter, bunu unutmayın. Zalimin zulmünü yok edecek olan demokrasilerde milletin sözüdür. Yeter söz milletin dendiği yıllar da vardır. En güzeli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Bakın şu bileği görüyor musunuz? Seçimlerde bükemediğiniz bileği yasaklar, tutuklamalar, kayyımlarla 1 milim bile eğemeyeceksiniz. Çünkü kendi iradesini milletin iradesinin üstünde görenler artık bu ülkede muktedir kalamayacaklar. Buna hep birlikte son vereceğiz. Bu ömrü bu yola adayacak milletin sesi ve iradesine vurulmak istenen darbeyi alaşağı edecek milyonlarca vatandaşımız var.
Biz meselelerimizin çözümünü gizli, saklı hesaplardan, çıkar hesaplarında aramıyoruz. Ortak değerlerimizde arıyoruz. Kimsenin hakkını yememekle, herkesin hakkını ona teslim etmekte arıyoruz. Her bir vatandaşımızın özgürce söylediği sözde, toplumsal uzlaşı ve mutabakatlarda arıyoruz. Esenyurt’ta iki elimizi de sıkmadan, saklamadan açtık. Gönlümüzü açtık kardeşlerimize. Sadece Kürt kardeşlerimizle değil, Kürt vatandaşlarımızla değil bütün kardeşlerimizle, vatandaşlarımızla elimize gizli bir sözleşmeyi, diğerinde isen tehdidin şantajın sopasını hiç saklamadık, herşeyimiz açık olduk. Çünkü biz gönlümüzü açtığımız insanlarımızın canım vatandaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Şartsız, samimiyet ve güvenle açtık.
Benim tek şartım var, o benim vatandaşım, onun kızı benim kızım, onun oğlu benim oğlum, hanımefendiler başımın tacı, beyefendiler başımın tacı. Burada biz hep birlikte oturduk, konuştuk. Anlaştık. Medeni rekabetle her daim vatandaşımıza baktık. Hep beraber kazanmanın tadına varma yolunu seçti.
Ahmet Özer’i seçmedi mi Esenyurt? Esenyurt’ta kucaklaşanlar barışı, huzuru, kardeşliği istedi. Esenyurt’ta geçmiş yıllarda yapılan talanı bertaraf edip buradan uzaklaştırdık diye dua ediyor. Esenyurt’u o akıl bir daha yönetemeyecek. Esenyurt’ta kapalı kapılar ardından kimsenin kariyer hesapları yapılmadı. Esenyurt’ta herkesin kendini özgürce ifade ettiği, toplumsal mutabakat sağlama gayreti gösterildi.
“Arkanızda sakladığınız öbür elinizi de açın”
Siz ne yaptınız? Kucaklaştınız. Peki bugün yargının sopasıyla sizin inşa ettiğiniz o barış ve huzur ortamı bertaraf edilmek istenmiyor mu? Ayıp değil mi? Milletin iradesini yok saymak Cumhuriyetimize, demokrasimize yakışıyor mu? Buradan onlara sesleniyorum, ellerinizi gizlemeyin, ellerinizi açın gösterin, arkanızda sakladığınız öbür elinizi de açın. Baltanızı, balyozunuzu, sopanızı, tehdidi, şantajı bir kenara bırakın. Milletle sözleşme mi yapmak istiyorsunuz? Sözleşmeler verilen sözlerle yapılır. Önce milletin tercihlerine saygı sözü verin. Seçme özgürlüğünü sağlayın, milletin seçtiklerine değer verin. Milleti sizi seçmediği için cezalandırmayacağını garanti edin. Milletin egemenliğine, iradesine halel getirmeyeceğinizi garanti edin.
Sizi geçiyor diye ayağına çelme takmayın. Böyle demokrasi olmaz. Millet kiminle yarışmanızı isterse korkmadan, çekinmeden onunla yarışın. Korkunun ecele faydası yok. Bu kadar net. Bu millet bütün bunları yaptığınız yerde huzuru, barışı, kardeşliği inşa eder. Millete güvenin, milletin iradesine teslim olun. Sorunların çözümünün karşısında olmayız, destek oluruz. Yeter ki siz çözümlerde samimiyeti, ciddiyeti, tutarlılığı gösterin.
‘Uzattığım el havada bırakılmasın’ diyor. Sizin elinizde ne var bu millet biliyor mu? Mesela Kürt vatandaşlarımıza ne diyorsunuz? Elinizde barış mı, huzur mu, kardeşlik mi var? Seçtikleri meşru siyasetçilere ifade özgürlüğü mü var, elinizde ne var, bu millet hiçbirini bilmiyor. Evlatlarına iş mi, aş mı var. Mülakatta elenmeme var mı? Bunu bilen var mı? Acaba yaşlılarına umutlu bir emeklilik mi var? Acaba sizin elinizde şantaj mı var? Sahi soruyorum öbür elinizde ne tutuyorsunuz? Sopa mı var gösterin, cesaretiniz varsa gösterin, bu millet görsün.
Kimi ne zaman istersem o zaman seçin, nereye istersem oraya seçin diye dayatan bir sopa mı var? Beni seçmezseniz seçtiklerinize görev yaptırmam, onları hapse atarım diyen şantaj sopanız mı var? Evsiz, yurtsuz, evlatlarınızı işsiz bırakırım tehdit sopanız mı var? Sizin bu sözleşmede vaadiniz nedir? Milletin bunu bilmeye ihtiyacı var. Kaderimizi, geleceğimizi aynı hedefte buluşturalım mı dtiyorsunuz, eyvallah. Yoksa benden başkasına gönül düşürürseniz, memleketi size dar ederim mi diyorsunuz? Millet zaten daralmış durumda. Bir hiç uğruna bu millet bir kişinin hırsı uğruna yoksulluk, sefaletle sınava tabi tutulmadı mı?
Yoksulluğun da, terörün de bu ülkeden def edilmesinin tek yolu; milli iradenin üstünlüğü karşısında haddini bilmektir. Milletine güvenmektir. Milletin hakimiyetini ve hakemliğini kabul etmek. Başka bir çözüm yolu yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir o sözü kabul edeli 101 sene oldu. Onu kabul eden bizler onlara diyoruz ki; hodri meydan.
Siyasi güdümlü yargı kararlarının arkasına saklanmadan mertçe yarışmak istiyorsanız, bu milletin yüreği her yerde. Hep birlikte bu zorlukları aşmaya var mıyız? Bu zorlukları aşana kadar hukuki ve demokratik yollarla en güçlü mücadeleye var mıyız? İşte sabırla, inatla, ısrarla bütün güzelliklerle haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan başta Ahmet Özer başkanımız olmak üzere haksızlığa uğrayan kim varsa onlar için mücadeleye devam edeceğiz.
Bu kardeşiniz bu yola çıkmıştır, asla vazgeçmeyecek. İlk günden beri o yolun uğruna koşmaya hazır bir hemşehriniz olarak mücadeleye devam edeceğiz. İnşallah bizler bu meydanları bir daha hukuksuzluk, adaletsizlik için değil; milletçe coşku için, bayramlar için, Cumhuriyeti, demokrasiyi kutlamak için doldururuz. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Geçmiş olsun Esenyurt.”
CHP lideri Özel’den açıklamalar
İmamoğlu’nun ardından da CHP lideri Özel, açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Bugün burada Esenyurt meydanında, Esenyurt’un tüm renkleri, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle hangi etnik kökenden olursa olsun Alevisi, Sünnisi hepsi omuz omuza Esenyurt’un seçilmiş, iki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş belediye başkanına ve onun şahsında kendilerini seçme hakkına sahip çıkan bütün Esenyurtluları yürekten kutluyorum.
“Burada bir ilk gerçekleşiyor”
Bugün dün yaşanan büyük hukuksuzluklardan sonra Esenyurt Beledeyesi’nin önüne çağrı yaptık. Dün Esenyurt’un seçim hakkına el koyanlar kayyum heyetiyle özgürlük alanına el koymaya kalktılar. Devletimizin polisini kanunsuz emirlerle o alanı küçültmeye, sizi, bizi güçsüz göstermeye kalktılar. Onlara verilecek cevap il başkanımızla, diğer partilerin yöneticileri ile görüştüm, sordum ‘Esenyurt’un en büyük alanı neresi?’ dedim. Burasını söylediler ‘orayı dolduracağız’ dedim.
Burada bir ilk gerçekleşiyor. Meydanda bir siyasi partinin belediye başkanına yapılan haksızlık var. Ama meydanda biraz önce isimleri ayrı ayrı sayılan tüm siyasi partilerin bayrakları var, dayanışma duyguları var. Biraz önce DEM Parti’nin sayın Eş genel başkanının dayanışma söylemlerini işittik. Kendisine eşlik eden grup başkanvekillerine, millet vekillerine, TİP, EMEP, Saadet, DEVA, Gelecek, Sol partinin il başkanlarına, yöneticilerine bu büyük dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz.
Ayrıca yayınlamış oldukları açıklamalar beni arayarak bildirdikleri dayanışma duyguları ve takındıkları kurumsal tutumlarla DEVA Partisi’nin sayın genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a, TİP Genel Başkanı sayın Erkan Baş’a, EMEP’in sayın başkanı Seyit Aslan’a, Gelecek Partisi Genel Başkanı sayın Ahmet Davutoğlu’na, Saadet ve Sol Parti’ye yürekten teşekkür ediyorum.
Cumhuriyetimiz iki gün önce 101. yaşını kutladı. 101 yılda nice badireler atlattık. Darbeler, darbe girişimleri, terör saldırıları nice olay yaşadık. Ama yıkılmadık, karşımıza her türlü kötülüğü diktiler, sinmedik, eğilmedik, teslim olmadık. Bugün de millet iradesine saygısızlık eden iktidarın, onun büyük küçük, görünür, görünmez ortaklarının hepimize karşı giriştikleri bu darbeye karşı dimdik ayaktayız. Biriz, birlikteyiz, hep beraberiz.
Ahmet Özer bir akademisyen, profesör. Bir kanaat önderi, bilim insanı, kamu görevlisi. Yıllardır bu görevleri yapıyor. Esenyurt’ta aday belirlenirken elbette bir siyasi parti o kentin sosyolojisini, seçmenlerinin tercihini dikkate alarak en doğru adayı belirlemek durumundadır. Görüşerek, ölçerek, biçerek yaptık. En sonunda Ahmet Özer’i sizlere arz ettik. İki kişiden biri oyuyla, rekor oyla Ahmet Hoca kazandı. Şimdi buradan ona, Silivri’ye bir dayanışma alkışı yolluyoruz.
Duymasını istiyorum; Ahmet Başkan Esenyurt meydanı onbinleri haykırıyor ‘Ahmet Başkan yalnız değildir’ diyorlar.
Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, usulsüzlük, bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Ahmet başkan her sabah 08.30’da gittiği belediyeye ifade vermeye gidecekken, sabah 05.00’de çilingirle kırarak evinin kapısına dayandılar. Eşi telaşla, korkuyla kapıyı açtı. Durumu izah etmek yerine ittirip geçtiler. Ahmet Özer’in yatak odasına gidip, kendisini polisler bizzat uyandırdılar. Bunu bilerek yaptılar. Oradaki muamele, kötü muamele, ahlaksız muamele, kanunsuz muamele eninde sonunda bir kez daha bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir kenara yazın.
Yanında belediyeye aynı zamanda eş zamanlı gittiler. Devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. İçeri girdiler. Kapıda avukatlar yetişip, belediye meclisi üyesi avukatlarımız yetişip, aramaya hakları olduğu için tanıklık etmek istediler, içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı ne belediyede. Bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, kitapları, dergileri, kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz Ahmet başkanın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını gerekçe diye gösterdiler. Tutuklama sırasında efendim onunla görüşmüş, bununla görüşmüş. 10 yıldır terörle irtibatlı diyor. 10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek AK Parti’de FETÖ’ye mensup olmayan 10 kişi kalmaz.
Diyor ki 2015 yılında sen Remzi Kartal’la telefon görüşmesi yapmışsın. 2015 yılında Remzi Kartal’la o dönemin AK Parti milletvekili oturmuş, yemek yemişler. Geçtiğimiz seçim, o zamanlar Munzur Üniversitesi’nden getirdikleri sosyolog, onu okuyan öğretim görevlisi ve Remzi Kartal’la 8,5 saat görüşmüş. Remzi Kartal’la görüştü diye içeri atarsanız AK Parti’de de kimse kalmaz, yöneticiniz de kalmaz sizin.
Bu meydanda konser verilmiş, şarkıcı gelmiş konser vermiş, efendim bu şarkıcıyı getirmek terör örgütü ile ilişkiymiş. O şarkıcının yaptığı iş terörse onu dinleyen Esenyurt kaymakamını ne yapacağız. Ne sanat, ne siyaset, ne yakınının ölümünde açılan taziye telefonu terörle ilişkilendirilemez. Ancak yapılan iş, Ahmet Özer’in özelinde Esenyurt, İstanbul, Türkiye’nin iradesine ipotek koymaktır. Bilindik numaralar, şafak operasyonları, FETÖ’den kalma kumpaslardan medet umarak Özer’i görevden uzaklaştırıyorlar.
KAYNAK: Habertürk