ABD’de başkanlık seçimlerinde resmi olmayan sonuçlara göre yarışı kazanan Donald Trump, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda takınacağı tutumun yanı sıra hakkında açılan davalar ve yaptıklarıyla dikkati çekiyor. 78 yaşındaki Trump, salıncak eyaletler North Carolina, Pensilvanya ve Georgia başta olmak üzere 26 eyalette Demokrat rakibi Kamala Harris’i yenilgiye uğratarak seçimi önde bitirdi. Trump, Ocak 2025’teki yemin töreninde ülkenin 47. başkanı olacak.
Emlak krallığından 2016 yılında ABD başkanı seçilmesine uzanan ilginç hayat hikayesiyle tanınan Trump, başkanlığı sırasında aldığı tartışmalı kararlardan hakkında açılan davalara kadar birçok ilke imza attı.
Başkanlığının son aylarında dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının gölgesinde girdiği 2020 başkanlık seçimlerini kaybeden Trump, seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıyla sonuçlara itiraz etmişti.
Özellikle destekçilerinin 6 Ocak 2021’de düzenlediği Kongre baskını, ABD tarihinde ilk kez Cumhuriyetçi ile Demokrat seçmenler arasında siyasi kutuplaşmanın derinleşmesine neden olmuştu.
Kongre baskınıyla ilgili yargılanan ve bir daha başkan olması yasal olarak engellenme ihtimali bulunan Trump, Yüksek Mahkeme’nin lehine verdiği kararla bu engeli aşarak 2024 başkanlık yarışına dahil oldu ve Cumhuriyetçilerin adayı seçildi.
Ticaretin kalbinden gelip siyasetin merkezine oturdu
Emlak kralı Fred Trump’ın 4’üncü çocuğu olarak 14 Haziran 1946’da New York’ta dünyaya gelen Donald Trump, askeri akademiden sonra Pensilvanya Üniversitesi’nde işletme eğitimi aldı.
Aile şirketinin yönetimini 1971 yılında babasından devralarak daha da büyüten genç iş adamı, iş dünyasında, eğlence sektöründe ve medyada adından sıkça söz ettirdi, bir süre kendi hazırladığı Çırak isimli televizyon programının sunuculuğunu yaparak dünya çapında tanınırlığını artırdı.
İlk olarak 2000 yılında Reform Partisi’nden siyasete atılan Donald Trump’ın başkanlığa aday olma hevesi kısa sürede son buldu. Trump, 2016’ya kadar siyasette ciddi bir varlık göstermedi.
Yıllarca Forbes dergisinin “Dünyanın En Zengin 400 İnsanı” listesinde yer almayı başaran Trump, 2016 yılında yeniden siyasete döndü.
Cumhuriyetçi Partinin başkan adayı olan Trump’ın, Demokrat Partinin adayı Hillary Clinton’un karşısında yarışı kazanması, çoğu çevreler tarafından düşük olasılık olarak görülse de ünlü iş adamı bu seçimde, 45’inci ABD başkanı olmayı başardı.
İlk döneminde aldığı kararlar ve uygulamalarıyla tartışma konusu oldu
Donald Trump, başkan seçilmesinin ardından kendine özgü tarzı ve aldığı kararlarla, ülke gündemini devamlı meşgul etti.
FBI, CIA gibi kurumlarla ve Pentagon’daki generallerin bir kısmıyla uzun süren anlaşmazlıklar yaşayan Trump, ABD Gizli Servisi’nin yakın koruma hizmetini kabul etmedi ve danışmanlarından habersiz, kararlarını sosyal medyadan duyurdu.
Trump’ın bu tutumu, böylesi bir başkanlık tarzına alışık olmayan başkent çevrelerinde eleştiri konusu oldu.
Washington bürokrasisiyle yaşadığı anlaşmazlıkların yanı sıra Trump, uluslararası alanda da Avrupa Birliği ülkeleri ve özellikle Çin ile ilişkilerin gerilmesine neden olan uygulamalara imza attı.
Trump’ın, ABD’nin İsrail büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ve bazı Müslüman ülke vatandaşlarının ABD’ye girişine kısıtlamalar getirmesi, en çok tartışılan dış politika kararları arasında yer aldı.
ABD Başkanı ayrıca İran ile yapılan nükleer anlaşma, iklim değişikliği için imzalanan Paris Antlaşması ve Trans Pasifik Ortaklığı gibi anlaşmalardan ABD’nin tek taraflı olarak çekildiğini duyurdu.
Trump, uyguladığı yüksek ithalat vergileriyle Pekin yönetiminin ABD pazarındaki hegemonyasını kırmaya çalışırken, diğer taraftan Kuzey Kore’nin lideri Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile görüşerek samimi pozlar vermesi ve Meksika sınırını metal levhalarla tamamen örmeye çalışmasıyla tepki topladı.
Trump ile Putin’in ilişkisi
2014’te 298 kişinin hayatını kaybettiği “MH17” sefer sayılı uçağın Ukrayna-Rusya sınırına 40 kilometre mesafede düşmesinin ardından Kiev, olaydan Rusya’yı sorumlu tutarken, Trump, henüz ABD Başkanı değilken 2015’te, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kendisine bu işin arkasında olmadıklarını söylediğini anlattı.
2016’daki başkanlık seçimlerinin kampanya sürecinde de Putin ile temasta olduğunu belirten Trump, Rus liderin kendisine “dahi” dediğini söyledi.
Trump ve Putin, 2018’de Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de bir araya geldi, 2 saati bulan görüşmeye sadece tercümanlar katıldı.
Burada yapılan basın toplantısında Trump, Rusya’nın 2016 başkanlık seçimlerine müdahale ettiğine ilişkin Amerikan istihbarat örgütlerinin raporlarına “büyük güven” duyduğunu ancak Putin’in, Rusya’nın seçimlere müdahalede rol almadıklarına dair sözlerini “inanılmaz derecede güçlü” bulduğunu ifade etti.
Trump’ın bu söylemleri ABD basınında tepki topladı ve kendisi “Putin’e fazla taviz vermekle” eleştirildi.
Trump’ın, başkanlık görevinden ayrıldıktan sonra da Putin ile görüşmeye devam ettiği iddiası
Öte yandan, Trump’ın, 2020’de başkanlık seçimini kaybetmesinin ardından da Putin ile ilişkisini sürdürdüğü iddia ediliyor.
ABD’li gazeteci Bob Woodward’ın “War” isimli kitabın Trump’la ilgili bir bölümünde eski Başkanın, Kovid-19 salgınının en yoğun zamanında kendi kişisel kullanımı için ayrılan paydan Putin’e gizlice Kovid-19 test kiti gönderdiği iddia edildi.
Woodward ayrıca, görevinden ayrıldıktan sonra Trump’ın, Putin’le en az 7 telefon görüşmesi yaparak Rus liderle iletişimini sürdürdüğünü öne sürdü.
Putin ile “çok iyi bir ilişkiye” sahip olduğunu defalarca dile getiren Trump, Woodward’ın iddialarının asılsız olduğunu ancak Putin’le görüşmenin ABD için akıllıca bir iş olacağını kaydetti.
Trump ayrıca Putin için “Rusya’nın hiç bu kadar saygı duyduğu bir başkanı olmamıştı.” ifadesini kullandı.
Ukrayna’daki savaşı sonlandırma sözü
Trump seçim kampanyası sırasında da Rusya-Ukrayna Savaşı’nda tarafları masaya oturtmak istediğini belirterek, seçilmesi halinde Ukrayna’daki savaşı ertesi günü sona erdireceği vaadinde bulundu.
ABD ile başkanlık seçimlerinden sonra etkileşime açık olduklarını dile getiren Putin, seçimlerin ardından ikili ilişkilerin yönünün ABD’ye bağlı olduğunu vurguladı.
Öte yandan, Ukrayna’daki ölümlerin ve yıkımların sürmesini savaşın devam etmesine bağlayan Trump, Zelenskiy’yi “tarihteki en büyük pazarlamacı” olarak nitelendirerek, “Zelenskiy’nin ABD’ye her gelişinde 60 milyar dolar alıp gittiğini” ifade etti.
Kürtaj hakkı ve düzensiz göçmen meselesi
Yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın seçim kampanyası döneminde en çok eleştiri aldığı konulardan biri kürtaj hakkı meselesi oldu.
Kürtaj konusunda daha önce 15 hafta sonrası için ülke genelinde bir yasağı savunan Trump, 8 Nisan 2024’te bu konuda kararın her eyaletin inisiyatifine bırakılması gerektiğine inandığını söyledi.
ABD’nin güvenliğini tehdit eden en büyük sebepler arasında gösterdiği düzensiz göçmenleri sürekli gündeme getiren Trump, Meksika sınırından ülkeye sığınmak için giriş yapanlar arasında birçok “katil, tecavüzcü ve uyuşturucu kaçakçısı” olduğu iddialarını dillendirdi.
Joe Biden yönetimini, ülke sınırlarını güvensizleştirmekle suçlayan Trump, Ulusal Muhafızları ve yerel kolluk kuvvetlerini yasa dışı yabancı çete üyelerini ve suçluları hızla ortadan kaldırmak için görevlendireceği vaadinde bulundu, ayrıca “liyakate dayalı” bir göç sistemi sağlama sözü verdi.
Trump’ın ekonomik vaatleri
Ülke ekonomisinin Demokrat Parti yönetiminde kötü idare edildiğini savunan Trump, göreve geldiği ilk günden itibaren enflasyonu iyileştirmeyi planladığını duyurdu.
Yeniden başkan seçilen Trump, yeni tarifeler uygulamayı, vergi indirimlerine gitmeyi ve fosil yakıt üretimini artırmayı hedefliyor ve “adil ticaret, vergi kesintileri, regülasyonların azaltılması ve enerji bolluğunun birleşiminin” ABD’de daha fazla malın daha iyi ve daha ucuza üretilmesini sağlayacağını savunuyor.
“Önce Amerika” yaklaşımıyla bilinen Trump, ABD’nin çıkarlarını desteklemek için ticarette korumacı bir duruş sergilemeye devam edecek.
Başkan olduğu 2018’de Çin’den ithal edilen ürünlere tarife uygulayan ve ABD’nin müttefikleri de dahil diğer ülkelerden ithal edilen çelik ve alüminyuma ilave gümrük vergileri getiren Trump, başkanlık koltuğuna ikinci kez oturduğunda ek tarifeler uygulayacağının sinyalini verdi.
Trump, Çin menşeli mallara yüzde 60, diğer ülkelerden ithal edilen mallara ise yüzde 10 ila 20 gümrük vergisi uygulamayı planlıyor.
Donald Trump, Beyaz Saray’a döndüğünde Çin’in yanı sıra AB ile de ticari gerilimlerinin artma riski bulunuyor. Alüminyum ve çelik tarifeleri ile Dijital Hizmet Vergisi, Trump göreve geldiğinde Avrupa ile yeniden alevlenebilecek ticari anlaşmazlıklar olarak öne çıkıyor.
Trump ayrıca 2017 tarihli Vergi Kesintileri ve İstihdam Yasası’nın gelecek yıl süresi dolacak hükümlerini kalıcı olarak uzatmak isterken, ek vergi indirimleri uygulanması çağrısında bulunuyor.
Mevcut yasaya göre, sosyal güvenlik yardımları alan kişilerin yardımlarının yüzde 50-85’i üzerinden vergi ödemeleri gerekiyor ve düşük gelirli emekliler yüksek gelirli emeklilere göre daha düşük bir pay üzerinden vergi ödüyor. Trump, tüm bireyler için sosyal güvenlik yardımları üzerindeki vergileri de ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Ayrıca Trump, yeni görev döneminde federal kurumlar vergisi oranını yüzde 21’den 15’e düşürmeyi planlamasının yanı sıra araç kredilerindeki faizin de vergilerden düşülmesine izin vereceği vaadinde bulundu. Bunun yerli otomobil üretimini teşvik edeceğini düşünen Trump, çifte vergilendirmeyi sona erdirmek için yurt dışında yaşayan Amerikan vatandaşlarına da vergi indirimi sözü veriyor.
Trump, yeni dönemde “iklim konusunda şimdiye kadar atılmış en büyük adım” olarak nitelendirilen Biden yönetiminin “Enflasyonu Düşürme Yasası” kapsamındaki harcanmamış fonları iptal edeceğini de belirtiyor.
Biden yönetiminin iklim değişikliğiyle mücadele politikalarını “yeşil yeni bir aldatmaca” olarak değerlendiren Trump’ın petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıt endüstrisine olan desteği dikkati çekiyor. Temiz enerji politikalarının çoğuna karşı çıkan Trump, düzenlemeler ve uluslararası anlaşmaların ise enerji üretimini engellediğini ve enflasyonu artırdığı kanaatinde.
Trump bir önceki başkanlık döneminde olduğu gibi ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekmeyi planlıyor ve ABD başkanının Fed’in para politikası kararlarında “söz sahibi” olması gerektiğini de düşünüyor.
Mevcut Fed Başkanı Jerome Powell’ı Kasım 2017’de bankanın başkanlığına aday gösteren Trump, Powell’ı para politikası kararlarından dolayı eleştiriyor.
Trump, enflasyonu düşürmenin faiz oranlarını artırmadan başka yolları olduğunu ve genel olarak faiz oranlarının düşürülmesini savunuyor.
Yeni başkanlık döneminde Trump’ın, Powell’ın 2026’ya kadar sürecek başkanlık görevini tamamlamasına izin vermesi bekleniyor.
Dış politika söylemlerinde dikkatli bir dil kullandı
Donald Trump, başkanlık dönemi kampanyası süresince, dış politika konusunda dikkatli bir dil kullanmaya özen gösterdi.
Sürekli olarak Joe Biden’ın kötü bir başkan olduğunu dillendiren Trump, Biden’ı Ukrayna ve Orta Doğu’daki tutumu nedeniyle dünyayı kaosa sürüklemekle itham etti.
Rusya ile savaşan Ukrayna’ya verilen desteğin yöntemiyle ilgili Demokrat hükümeti eleştiren Donald Trump, “Ben başkan olsaydım, Ukrayna ile Rusya’nın savaşmasına izin vermezdim.” şeklindeki ifadelerini her fırsatta yineledi.
Trump, ilk döneminde Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma yönündeki hamlelerine karşın, yeni dönem seçim kampanyasında, Amerikan Müslüman ve Arapların yoğun olduğu Michigan gibi salıncak eyaletlerde kampanyalar yürüttü. Trump, bir yandan da İsrail’i Demokrat Partiden daha iyi savunacaklarını savunuyor.
Seçim mitinglerinde, İsrail’e desteğini sık sık dile getiren Trump, başkan olması durumunda İran’ın İsrail’e saldırmayı göze alamayacağını öne sürerek, İsrail’in de Gazze’deki hedeflerine ulaşma adına sivilleri ve yerleşim yerlerini hedef almasını üstü kapalı eleştirdi.
Hakkında açılan davalar
2020 seçimlerinde hile olduğunu ve aslında kendisinin kazandığını iddia eden Donald Trump, bu çıkışı ve hakkında açılan davalarla, ABD tarihinde birçok ilklerin yaşanmasına yol açtı.
Tarihe “Kongre Baskını” olarak geçen olayda, binlerce Cumhuriyetçi Parti taraftarı 6 Ocak 2021 tarihinde Amerikan Kongre Binası’na zorla girmeye çalışırken çıkan olaylarda 4 gösterici ve 1 polis memuru öldü, yüzlerce kişi gözaltına alındı veya tutuklandı.
ABD tarihinde ilk kez Kongre’ye baskın düzenlenirken, Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylamalarda, darbeye teşebbüsten iki kez görevinden azline karar verilen ilk ABD Başkanı olan Trump hakkındaki dava, Senato’da yeterli sayıya ulaşılamayınca düştü.
Trump yine, Georgia eyaletinde, seçimlere hile karıştırmakla suçlandığı açılan dava kapsamında mahkemeye çağrılarak sabıka fotoğrafı (mug-shut) çekilen ilk ABD başkanı oldu.
Öte yandan, Trump’ın, 2016 seçim sürecinde, daha önce ilişkisi olduğu iddia edilen eski bir yetişkin filmleri yıldızına “sus payı” ödemesi yapmak, şirket gelirlerini olduğundan fazla göstererek haksız kazanç elde etmek gibi bazı suçlardan hakkında açılan davaları devam ediyor.
Son seçim kampanyası süresince bazı medya kuruluşları tarafından hedef gösterilen Trump, Pensilvanya eyaletinde düzenlediği miting sırasında silahlı saldırıdan kıl payı kurtulmuştu. Bir çatıdan uzun namlulu silahla ateş eden saldırgan Trump’ı kulağından yaralamıştı.
Özellikle 2016’dan bu yana, hem siyaset hem de iş dünyasında sansasyonel söylem ve eylemleriyle gündemden düşmeyen Donald Trump’ın 3 ayrı evlilikten 5 çocuğu bulunuyor.
Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinde dalgalı seyir
ABD’de 2016-2020’de başkanlık yapan Donald Trump’ın dört yıllık görevi süresince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili düzeyde iyi ilişkileri dikkati çekerken, ABD bürokrasisi ve Kongresinin etkisi ile iki ülke ilişkilerinde derin çatlaklar da yaşandı.
Erdoğan ile birçok kez farklı platformlarda görüşen Trump, iki kez de Beyaz Saray’da bir araya geldi.
İkilinin 2019’da Japonya’daki görüşmesinde Trump, Türkiye ile ABD ilişkilerinin gittikçe ilerlediğini ve ticareti dört katına çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
Trump, 2017’deki Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu’nda Erdoğan ile görüşmesinde şunları söyledi:
“Arkadaşım olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanımak büyük bir şeref ve ayrıcalık. O, dünyanın zor bir bölgesinde çalışıyor. Çok, çok ilgili ve açık olmak gerekirse çok puan topluyor ve ABD ile de birlikte çalışıyor. Ülkelerimiz arasında harika bir dostluk var. Bence biz şu anda hiç olmadığımız kadar yakınız ve bunun büyük bir bölümü kişisel ilişkilerle alakalı.”
İki lider arasında doğrudan ve kişisel bir iletişim kanalının mevcudiyeti, stratejik konularda doğrudan diyalog olanağını kolaylaştırdı.
Ancak Türk-Amerikan ilişkilerinde, Trump’a selefi Barack Obama’dan miras kalan en önemli sorunlardan biri, ABD’nin “DEAŞ ile mücadele” bahanesiyle Suriye’de YPG/PKK terör örgütüne destek oldu.
Trump’un Pentagon ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) YPG/PKK ile kurduğu yakın işbirliği konusunda görüş ayrılıkları dikkati çekti. Trump’ın defalarca Suriye’den ABD askerlerini çekmek istediğine yönelik açıklamalarına karşın Pentagon ve CENTCOM’un buna direndiği sık sık Amerikan basınına yansıdı.
6 Ekim 2019’da Trump-Erdoğan telefonla görüşmesinin ardından Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’na başlaması üzerine, dönemin ABD Başkanı harekata yeşil ışık yakmakla suçlandı. Öte yandan, Trump’ın diplomatik dil ve devlet adamlığıyla uyuşmayacak şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yazdığı mektup, ilişkilerde kötü bir etki bıraktı.
Bu sürecin ardından ABD yönetimi Suriye’deki harekatlar nedeniyle bazı yaptırımlar uygulamaya başladı.
Ayrıca, Başkan Obama döneminde satmaya yanaşmadığı hava savunma sistemlerini Türkiye’nin Rusya’dan tedarik yoluna gitmesi üzerine, 2017’de kabul edilen Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA), Trump’ın görevinin son günlerinde Türkiye’ye karşı uygulandı.
Kongre’nin baskısıyla bir süre sonra Türkiye F-35 savaş uçağı programından çıkarıldı.
Trump, 2019’da yaptığı konuşmada Türkiye’nin talebine rağmen, “Obama döneminde Türkiye’ye adil davranılmadı” sözlerini kullanarak CAATSA yaptırımlarıyla başlayan süreçten rahatsızlığını belli etti.
ABD vatandaşı rahip Andrew Craig Brunson meselesi ikili ilişkileri kötüleştiren konulardan biri oldu.
Trump yönetimi bazı Türk yetkililere yaptırım başlatırken, çelik ve alüminyumda gümrük vergisini iki katına çıkardı. Konunun bir süre sonra çözüme kavuşması üzerine yaptırımlar kaldırıldı ancak vergiler düşürülmedi.
Türkiye’nin 2016’daki hain darbe girişimi nedeniyle FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgütün üst düzey mensuplarının iade edilmesi talebi, görevden 2017 başında ayrılan Obama ve halefi Trump döneminde de karşılık bulmadı.